31 Aralık 2008 Çarşamba

sevgili günlüğüm

çok değerli günlük bu günün anlam ve önemine dair birkaç cümle sarfetmek istiyorum kendimce. yeni bir yıla giriyoruz. dileğim 2009 yılı barış ve kardeşlik yılı olur mutluluk,sağlık,kazanç ve huzur getirir tüm insanlık adına.yeni yıla boynu bükük giren mutlu bir yuva özlemiyla yanıp tutuşan annesiz, babasız çocuklar! kalbim sizinle elimde sihirli bir değneyim olsaydı önce size mutluluk getirirdim.Allah'ım onları koru.yeni yıl eğlencelerinin çok abartılmamasını umud ediyorum zira ekonomik kriz buhranının içinde bulunduğumuzu hatırlatmadan edemiycem.devlet te bu konuda duyarlı davranırda her yıl yaptığı sözde ışık şölenini bu gece yapmaz. bunun adına ben görmemişlik diyorum kim ne derse desin israftan öte bişey değil!burdan çok sevgili magandalarada sesleniyorum,silahlarınızdan çıkan kurşunların adresi yok kutlama yaparken mutlu olduğunuzu ille silahla kanıtlamanıza gerekde yok bağırın çağırın şarkılar söyleyin ne bilim farklı yollardan mutluluğunuzu dile getirin ama silah mutluluk göstergesi olamaz sadece ölüm getirir.çok fazla alkol almayın yeni bir yıla ayık girmek herzaman iydir ve hayırlıdır demiş eski topraklar.HERKESE MUTLU YILLAR.

30 Aralık 2008 Salı

sevgili günlüğüm

merhaba sevgili günlük hasta olmama aldırma sen arada pc yi kontrol ediyorum unuttum sanma:))darılırım bak.evde olmak inanılmaz güzel ve keyifli hem hasta olduğum için el üstünde tutuluyorum ev halkı tarafından, hemde istediğim gibi davranıyorum artık ne zamana kadar sürer bu saltanatım bilemem şimdilik nazar değmiye.canım annem çok fedakarsın sen. tamam arada bazen takışırız anlaşamayız falan ama onun emeğini ödeyemem!canım benim nasılda etrafımda, yanımda, her anımda beni yanlız bırakmıyorsun mercimekli çorban sayesinde şuan bu satırları yazma enerjisine sahip oldum annem benim, tontişim, gül yanaklım, çatık kaşlı dilberim(sinirli olduğu zamanlardaki hali hep böyledir)ben sensiz nederim, nerelere giderim(şarkı sözü gibi oldu biraz)Allah seni başımızdan eksik etmesin(esas kelime)bu nasıl bir hastalıksa ateşim aniden çok yükseliyo üşüyorum sonra birden bire normal oluyo böyle nöbet nöbet devam ediyor.size bir sır vereyim mi?biraz kocakarı taktiği ama en etkilisi bu bence, şimdi ateş gibi yanıyorumya ben balkonda beklettiğim çiğ patatesleri alıyorum.sonra yuvarlak dilimler yapıp alnıma eşarpla bağlıyorum nasıl etkili anlatamam hem baş ağrımı alıyor hemde ateşim biraz daha hafifliyor.insanlar hastayken neden duygusallaşırlar?az önce bir şiir okudum inanılmaz doldu gözlerim, sözlerini paylaşırım biara.birazdan gidip plesteyşın oynıycam oyunum yarım kalmıştıda:))tom raider'in son serisini oynuyorum süper bir oyun tavsiye ederim.atlamaları, zıplamaları, görsel güzelliği vs. zaten lara'nın saçları ve yüzü aynı ben:)) o yüzdende oyunun içinde gibiyim.inanın normalde hiç böyle değilim işyerinde son derece disiplinliyim,iş kurallarına inanılmaz uyar, uymayanları uyarırım:))ama gel görki her insanın bir yanı çocuktur işte bunuda yitirememki,aslında biraz daha iyi olsaydım balkonda sek sek oynardım, ip atlardım, saklambaç,yakalanbaç desemde inanmayın abarttım galiba neyse en iyisi plesteyşın oynamak,evde yapacak başka ne varki(aslında çok şey varda aksilik hastayım)canım yemek yapmak istiyo:(( ama yapamamki hastayım!tv de izlenmeye değer bişey bulamadım olanlarsa kriterlerime uymuyo.hepsi kadın programı kimi çıkmış kendine koca arar, kimiside aile sorunlarını sayfa sayfa milyonlara anlatır.film tadında belgesel aradım ama yok.bu arada bişey farkettim bunuda paylaşmak istiyorum saçlarım artık belimde:))) çok güzelleştim farkındayım aynalar çatlıycak güzelliğimden neyseee ufaktan ufaktan gidiyorum odama.THE END

29 Aralık 2008 Pazartesi

sevgili günlüğüm

içim yanıyor gözlerimden yaş yerine kan akıyor niyemi ortadoğu kan ağlıyor ve ben sıcak evimde mutlu bir yeni yıl beklentisi içerisindeyim bilet almışım türlü hayaller kuruyorum yılbaşı gecesini sabırla bekliyorum yeni yıla yeni umutlarla girmek için belki yılbaşı gecesi ufaktan bir eğlence planı bile olabilir ailecek mutlu mesut bir yeni yıl karşılaması. nasılda bencilce davranıyorum kendim mutluyumya huzurluyumya yatağımda uyurken bombaların üzerime yağmayacağını biliyorumya banane filistin'den afganistan'dan pakistan'dan ırak'tan banane ben mutluyum.düşünmüyorum bombaların gölgesinde büyüyen çocukları,şarapnel parçalarıyla kopan ayaklar eller vücudun diğer parçaları kimin umrunda işte ben böyle bencilim ben sesimi çıkarmadıkça zalim daha zalimleşiyor ben başımı eğdiğim için belkide filistinde kadın yaşlı çoluk çocuk insanlar ölüyor evet ben nankörüm ben sadece kendimi düşünürüm ortadoğuda savaş ben sesimi çıkarmassam belkide binlerce yıl sürecek.siyonistlere emperyalistlere boğun eğdiğim için yarın benimde kapımı bombalar çalabilir kim buna garanti verecek.uyanın silkelenin bu güruh ağır uykunuzdan ey insanlar.özür diliyorum yitip giden her can için özür diliyorum.bu böyle devam etmemeli bir avuç siyonist koskoca ortadoğuya göz dağı veriyor ve kimse sesini çıkaramıyor neden bu korku? orda ölenler bizim kardeşlerimiz değilmi rte hani din kardeşiydik biz, sadece olayı kınamakla yetinme! sen ki müslüman evladıysan özünde, devletçe sahip çık filistine ilk adım bizden gelsin peşi sıra destek gelir emin ol.bugün içim çok dolu yüreğim onlarla beraber parçalandı.şimdi anlıyorum bir filistinli gencin karanlık yarından başka aydınlık göremediğini şimdi anlıyorum kurtuluşu intikamda aradığını bedenini bombalarla mavzer yaptığını ve bedeninden başka kaybedecek birşeyi olmadığını!

27 Aralık 2008 Cumartesi

sevgili günlüğüm

merhabalar herkese çok fena üşütmüşüm a dostlar kulak burun boğaz enfeksiyonu sanırsam dün gittim doktara bir sürü ilaç verdi 3 günde raporluyum birgünde yılbaşı tatili ohhhhhhhhh ohhhhhhhhh önümüzdeki hafta yırttım sayılır bedenime saygım olmasa hasta olduğum için zil takıp oynıycam neredeyse.ama varya allah kimseyi devlet kapısına düşürmesin insanı yormak için ellerinden geleni yapıyorlar o merdivenlerden bir aşağı bir yukarı başım döne döne çıktım önce numara almak için sıraya girmemi söylediler sırada sıra hani başı var sonu yok neyse girdim sıraya bekliyorum kimi aksırıyo kimi öksürüyo kimisi ağzını kapatmadan hapşırıyor ıyyyyyyyyy kimiside sırada derdini anlatıyor tanımadığı sıra arkadaşına ahhh ahhh bi bilsen neler çektiğimi işte gelde evlat büyüt bak şimdi halime yapayalnız geldim derdime şifa arıyorum.(yazık üzüldüm teyzeye)sıra böyle ağır ağır ilerliyor bende etrafıma bakınıyorum aradığım prens belkide bu hastanededir diye.)))şakaydı bu.blogcularıma söyliyimmmmmm derken kucağında pattaniyeye sarılı bebeğiyle bekleyen çarşaflı genç bir kadın gözüme takıldı gözüm biyerlerden ısırıyordu ama nerden düşünüyorum düşünüyorum ama bir türlü aklıma getiremedim ama uzun uzunda süzüyorum kadını inat ettimya bikere ille hatırlıycam..evet bu o güzel kız dedim içimden şimdi hatırladım yaklaşık 3 yıl önceydi aylardanda temmuzdu yanlış
hatırlamıyorsam kuaförde görmüştüm onu saçlarımı kestirirken hemde. kuafördeki bütün bakışların bir anda farklı bir noktada kesiştiğini farkettim içeri çarşafıyla uzun ince bir kız girdi yanındada yine çarşaflı akrabaları vardı.randevulu geldikleri için içeride erkek olup olmadığını hiç sormadılar bile direk çarşaflarını çıkardılar birkaçı haricinde kadınların çoğu orta yaştaydı çarşafın altındaki elbiselerden ve takılardan anladığım kadarıyla oldukça hali vakti yerinde kimseler oldukları aşikardı. sonradan anladığım kadarıyla bu güzel kızı gelin olarak almışlardı o gecede kına gecesi varmış.benim dikkatimi çekense adını bilmediğim bu güzel gelinin neden hiç konuşmadığıydı sessiz sessiz saçlarının ve makyajının yapılasını bekliyordu aslında makyaj yapmaya bile gerek yoktu öylesine masum bir güzelliği vardıki anlatamam gözleri okyanus mavisi, simsiyah beline kadar uzun ve dalgalı saçları, beyaz ve pürüzsüz bir ten,düzgün fiziğiyle hemen bütün dikkatler üzerinde yoğunlaştı.kına gecesi haremlik selamlık yapılacağı için saçları açık olarak yapılacaktı kırmızı renkli Peştemalli yöresel bir kıyafet tercih edilmişti.kendise sorulan sorulara kısa yanıtlar vermeyi tercih ediyordu bilirsiniz kuaför kızlar birinin saçını yaparken lak lak lak çene yaparlar bir soru dikkatimi çekti siz öncedende çarşaflımıydınız?hayır değildim diyerek kısa bir yanıt verdi ama gittiğin yere uymalısın diyede ekledi.işleri bittiğinde telefon açtılar biz tamamız gelin diye son model bir mercedesle damat bey geldi yüklü bir bahşiş vererek gittiler.dün gördüğüm manzarayla o günkü manzara arasında dağlar kadar fark vardı.aradan sadece 3 yıl geçmiş olmasına rağmen çok değişmişti yine çarşaflıydı belki ama gözlerinin feri gitmişti yüzü solgundu bide kocası oraya buraya çekiştirip duruyordu zavallım yine sessizdi kucağında bebeğiyle ne kadarda çaresizdi belkide kadın olmanın ezikliğiyle kocasına boyun eğmek zorundaydı hiç ses etmedi sonra kalkıp gittiler giderkende içim acıyarak baktım arkasından.kadın olmak ezilmek boyun eğmekmiydi.

26 Aralık 2008 Cuma

sevgili günlüğüm

KUŞ GÜNÜNDEN AŞK
bir kuş olsaydım omuzunda
küçük bir adam ve biraz düş
cennetten çıkıp gelseydin
bütün zebanilere inat ey aşk
ben seni asla terk etmezdim
kim ki ayrılık der işte keder
vatansız adamların namusu olmaz
bil ki inadına tek vatanımsın
ikinci kez gidemediğim diyar
niçin hep annem gibi ağlıyorsun
acı emziriyor göğüslerinden
evlatlık saz sancılı geceler çalıyorsun
ansızın belime saplanan ağrı
uyuşmuş sol bacağım gibi duruk çağ
kavuşmak isteyende kim sevgilim
son baharın kırmızı sarmaşıkları gibi
her yanımı sarıyor sanki hüzün
boynuna alıç bağlayan şu çocuğa bak
kahkahaları yamalı bohça kadın
de haydi buyur yalnızlık denen ölüm
son gece bahşet bahçende
sonsuzluk öncesi bir sınır ihlali olsun
aşk niçin göçmen kuşların yoludur
sevgili değil koynuna girdiğin yar
giremediğin hep bir uçurum kenarı.

22 Aralık 2008 Pazartesi

sevgili günlüğüm

merhabalar sevgiler saygılar hürmetler bla bla bla:)))
yeni yıla girmeye sadece dokuz gün kaldı.yeni yıl beraberinde yeni umutları yeni beklentileri,yeni hayalleri getirdi herkese hayırlı olmasını diler ve şans getirmesini isterim.
hayatımda ikince kez milli piyango bileti almak üzereyim.ikinci kez diyorum ama aslında ilk defa olucak bundan öncekini işyerim yılbaşı hediyesi olarak almıştı onu saymazsak ilk defa alıyorum.ikramiyenin bana çıkmayacağını biliyorum ama hayal kurmadan olmaz..milyonda bir ihtimal olsa bile ya çıkarsa demekten kendimi alamıyorum sahi ya gerçekten büyük ikramiye bana çıkarsa?20.000.000 ytl ikramiyeyi kazandığım günün sabahında yapacağım ilk şey işe gitmemek olucak telefonumuda kapatıcamki arayıp rahatsız etmesinler :)))sonra en büyük hayalim için kolları sıvıycam. ondan önce eşit şekilde tüm yakınlarıma ve tanıdıklarıma para yardımında bulunucam.yardım demiyelimde hediye diyelim nazikçe.büyük hayalime gelince!1000 dönümlük bir arazi üzerine görkemli bir at çiftliği kurmak arazi çok geniş ve düz olmalıki içinde rahatça ata binmeliyim sıkça orman ve yeşil bir alan olması gerek arazimin etfafını büyük surlarla ördürüp dış dünyayla irtibatımın tamamen kesilmesini istiyorum çiftliğim benim dünyam olucak.atların yanısıra diğer hayvanlarda barınmalı içinde koyunlar inekler tavşanlar kuşlar tavuklar hindiler vs. çok büyük meyve ve sebze bahçeleri olmalı içinde tamamen organik.
oturacağım eve gelince tamamen kendi tasarımım olsun istiyorum bikere çok büyük ve görkemli, şato tarzı ama ürkütücü değil iç açıcı ve ferah..havuz yerine yapay bir göl, gölün etrafıda rengarenk güllerle çevrili olmalı...yalancı cennetim olmalı ruhumun huzur bulacağı benim diyebileceğim tek yer olmalı. büyük bir hayal kurdum belki ama en azından bunların hayalini kurmak bile ruhumu fazlasıyla doyuruyor.büyük ikramiyenin yanısıra aslında ikramiyedende önce yeni yıla gerçek sevgiyi bulmak ümidiyle giriyorum belki aradığım aşk 2009 da saklıdır kimbilir?

21 Aralık 2008 Pazar

sevgili günlüğüm

sağnak yağmurlu bir günün akşamından merhaba!dışarda bereket yağar evlerde o çok özlediğim kış muhabbetleri yapılır eskiden olduğu gibi, eski tadında olmasada hiç bir şey en azından çocukluğumu anmama vesiledir soğuk kış muhabbetleri.eskiden kar yağdığında günlerce yerde kalır erimezdi mevsimlermi değişti nedendir şimdi yağan kar ertesi gün eriyip gidiyor küresel ısınmadan olsa gerek.çocukken kardan adam yapar gözlerine kömür takar süsler püsler günlerce camdan onu izlerdim geceleri uyuyamaz acaba soğuktan üşüyormudur diye içime dert ederdim.sabah erken vakitte uyanıp hala yerinde duruyormu diye telaşla camdan kardan adamı kontrol ederdim.en güzel kışları çocukken yaşadım ben imkanlarımız kısıtlı olsada eğlence gırlaydı belki klasik türk filmlerindeki gibi olucak ama benim hiç oyuncak bebeğim olmamıştı ablamın bir tane sarı saçlı bebeği vardı çocukluğun verdiği kıskançlıkla bebeğiyle oynamama izin vermezdi köşe bucak bende kaçar bebeği olmadık yerlere saklardı sırf ben bulmiyim diye:))sonra birgün ablam dışarda oynarken aklıma oyuncak bebeği bulma fikri geldi evin her köşesine baktım her yeri aradım yok yok yok tam ümidimi kestiğim biranda kömürlüğümüz geldi aklıma koşarak gittim bir hışımla annemin eski çeyiz sandığının kapağını açtım tamda düşündüğüm gibi güneş saçlı bebek oradaydı ama ablama öfkemden olsa gerek bebekle oynamak yerine elime geçirdiğim çiviyle önce gözlerini sonra vücudunun başka yerlerini delik deşik ettim kollarını dişlerimle ısırarak kopardım daha hırsımı alamamıştım saçlarını ve ayaklarınıda koparmaya başladım bir kaç dakika sonrada bebekten geriye sadece parçalar kalmıştı.korku ve telaşla bebeği sandığa geri atıp fırtına gibi koşarak kaçtım eve hiç birşey olmamış gibi..sonrasında ablamın ağladığını hatırlıyorum hayal meyal bide annemin bana bağırışmalarını...kış tüm zerafetiyle bembeyaz yüzünü gösterdiğinde içim mutlulukla dolar taşardı çünkü bir çocuk için kış mükemmel bir oyundu aslında.yolları kaydırak yaparak leğenlere doluşup kaymaya bayılırdım sonra iki grup oluştururduk arkadaşlarımla kardan mavzerler yapardık savaş öncesi hazırlıktı bunlar soğuktan kaskatı kesmiş mosmor olan ellerimize aldırmadan küçük kartopuları yapar biriktirirdik mühümmat gibi savaş bizim için bir oyundu ve kurallara uymayanlar oyundan atılırdı.eve gelişim hep ağlayarak olurdu buz tutan ellerim ve ayaklarım sıcak sobanın yanında nasılda sızlardı...eldivenim ya yoktu yada takmıyordum galiba orasını hiç hatırlamıyorum aklımda kalansa mosmor ellerim.eskiden yastıklarımız şahmeran nakışlarıyla bezeliydi kafası insan vücudu yılan kadın hep ürkütmüştür beni bide evimizin duvarında bir geyik kafası asılı dururdu sonra duvarlarımız öyle şimdikiler gibi tablolarla değil at figürlü duvar halılarıyla süslüydü yerlerde koltuk yerine minderler vardı masa henüz keşfedilmemişti evimizde keşkede hiç keşfedilmeseydide bu büyü bozulmasaydı masada yemek yemekten nefret ediyorum:(((insanlar daha bir içten daha sıcak kanlı daha misafir perverdiler.siyah beyaz tv ve trt den başka kanal yoktu en sevdiğim çizgi film heman dı.gölgelerin gücü adına güç bende artık benim favori kelimemdi.hepimizin içinde bir çocuk vardır diye düşünüyorum ve yazımı burda kesiyorum sevgiyle kalın.

19 Aralık 2008 Cuma

sevgili günlüğüm

yaradanı severim yaratandan ötürü!son zamanlarda moda olmuş etnik siyaset biri derki sürekli tek... tek...tek...neye tek kime tek anlamıyorumki nasıl tek olabilirki insanlar? bizler çoğuluz bizler renk renk çeşit çeşitiz tek olarak gelmedik dünyaya..Allah kullarını yaratırken önce onlara akıl bahşetti düşünebilsinler diye farklılıklarını anlayabilsinler diye? çeşitlilikler, farklılıklar, diller,dinler, kültürler oluştu. düşmanlık ve ayrımcılık tohumları toprağa ekilmemişti henüz. insanlar kardeşçe birarada yaşarken bir fidne yayılmaya başladı bu kardeşliği bozmaya yeminli!biri sen benden değilsen yaşamaya hakkın yok dedi bir başkası ya bizden olur seversin ya terkeder gidersin dedi vicdansızca peki ama neden?kardeşlik birarada ortak paydada bütün renklerle,kültürlerle,dinlerle, dillerle barış içinde yaşamak değilmiydi?Mevlana Celaleddin Rumi;'Gel Ne Olursan Ol Yine Gel' demiş tüm insanlara el uzatmıştı...onun uzattığı el bugün havada kaldı.insanlara 'TEK' millet motifi uygulayıp tek tip insan toplulukları yaratılmaya çalışılıp hizaya getirilmek istendi bunun sonucunda nemi oldu? kardeşlik bozuldu!halklar arasında ikilem oluştu sen....ben....?gerek ülkemde gerekse diğer dünya devletlerinde aynı sorunlar var kan var göz yaşı var savaşlar var.bugün; ırak'ta amerikan işgali altında sunni şii çatışması yaşanıyor en acımasız şekilde insanlar katlediliyor. düşünebiliyormusunuz gencecik bir kız çocuğu belinde bombalarla kendini patlatıyor.gazze'de müslümanlar katlediliyor kudüs kuşatılıyor.balkanlar yine öyle sırplar hala kosovanın bağımsızlığını sindiremenin acısını yaşarken dünyanın başka bir ucu afrikada yine etnisiteye dayalı vahşetler ve infazlar yaşanıyor bunun yanısıra insanlar aç ve yoksul.afganistan, pakistan,hindistan,malezya,iran,suriye ve adını sayamadığım birçok ülkenin fitili ateşlenmiş.. heran çatışmaya hazır patlayan bomba gibi!peki ya güzel ülkem her köşesi ayrı bir cennet buram buram tarih kokan, kültür cenneti, uygarlıkların beşiği, mozaiği ülkem! yaşanan kardeş kavgasına bir çözüm aramamanın ısrarlılığında inatlaşan, kardeşin kardeşi vurmasına seyirci kalan, giderek çözümsüzlüğe doğru yol alan, düğümler ve çözümsüzlükler ülkesi ülkem.barışa hasret ülkem! ne zaman bitecek diye beklediğim ben doğmadan önce başlayan ve hala devam eden bu savaş ne zaman bitecek.hayata karamsar bakmıyorum önüm aydınlık düşüncelerim aydınlık fakat umudunda tükenmek üzere olduğu bir limit vardır ya işte şuan tam o ince kırılgan çizginin üzerinde duruyorum umut yitirilmek üzere...sorunlar çözülmeli! kürtler kendi dillerinde eğitim görmeli kendi kültürlerini yaşamalı etnik kimliklerini özgürce söyleyebilmeli.türbanlılar üniversiteye girmeli,aleviler ibadetlerini özgürce yapabilmeli kısıtlama getirilmeden çingeneler hırsız damgasından arındırılmalı, doğu ve batı ayrımı olmamalı ekonomi düzelmeli sevgili ajda estetik yaptırdığını saklamamalı insanların tümünde hoşgörü hakim olsa ne güzel olurdu diymi? sevgili günlük umarım bugün seni çok fazla sıkmamışımdır yazılarımdan ötürü bir kusurum olduysa bağışla beni dinlediğin içinde saol.

18 Aralık 2008 Perşembe

sevgili günlüğüm

uzun upuzun bir aradan sonra yeniden merhaba!yazacak o kadar çok şey varki hangisinden başlasam yada içimdekileri kafamda tasarlayıp kağıda nasıl döksem diye düşünmekteyim hepsini yazsam sayfalara sığmaz beynimi kemiren aklımı kurcalayan şeyleride hesaba katarsak oooooo kelimeler kifayetsiz kalır valla:)))bu gün konumuz cinsellik olsun eskiden yorgan altında yaşanan en güzel mahremiyet, bugün ise alanen rezilce yaşanan benimsenmiş bir yaşam tarzı.günden güne yitirilen değerler örf ve adetler eski kavramlar nederedeyse bitip tükenmek üzere...bir ben mi kaldım geri kafalı bir benmi çok gelenekçi anlamıyorum benim doğrularım çoğu kişiye göre artık yobazlık olarak algılanıyor benim yaşam tarzımın kültürümün geleneklerime bağlılığımın eski, tozlu tarih raflarına kaldırıldığı söyleniyor anlayamıyorum kafam basmıyor neden?
cinsellik;insanoğlunun en doğal ve tabii ihtiyacı ama benim bildiğim cinsellik iki cins arasında yaşanır ve öylece kalır üçüncü kişi bilmez hem bilmemelide zaten, bunlar geçmişte ayıp sayılırdı şimdi neden aleni şimdi neden normal ve tabii...cinsellik insanların eğlence malzemesi olmamalı gazetelerin ilk sayfalarını süslememeli yeni neslin örnek aldığı bir tablo hiç olmamalı...kendimi anlıyorum ama insanları neden anlayamıyorum onu çözemedim bazen bu dünyaya ait olmadığımı düşünüyorum hayallerim öylesine sınırsız ve uçsuz bucaksız ki sonsuzluğun içinde kaybolmak gibi bişey.
bide bugünlerde ruhum mu yaşlandı nedir?sürekli maziyi anıp duruyorum mazi dediğimde bir 10 yıl önceki hatıralarım anılarım sanki aradan 50 yıl geçmiş yıllanmış şarap gibi anılarımın güzelliğine doyamıyorum noluyo bana yaaaa ben ben miyim acaba?
belkide ölmek istiyorum genç yaşta sonsuz huzura kavuşmak başımı toprağa dayayıp birdaha hiçççç ama hiç uyanmamak artık ölümdende korkmuyorum zaten bu dünyada bir dikili ağacım yok hem olsada yanımda götürecek değilim arkamdan ağlasa ağlasa ailem ağlar sevenlerim ağlar ama biliyorumki onlarda bir zaman sonra alışır yokluğuma.bir yuvam ve çoluk çocuğum olmadığı için gözüm arkada kalmıycak bakkala kasaba manavada borcum yok artık huzur içinde ölebilirim.
ben bunları yazarken kimse intiharı düşündüğümü falan zannetmesin ki yaşamım boyunca en karşı çıktığım şeydir bu. bunları yazmamdaki amaç ecel bugün kapımı çalsa hazırlıklıyım ama bu gün için yarın ne olacağını bilemem bugünkü ruh halim bunları düşünüyor hava kasvetli ya bundandır belkide:)bayrama gelince çok güzel dinlendim gezdim tozdum eğlendim geçti gitti işte...şimdilik bu kadar günlüğüm vaktim olursa bi ara uğrarım yine dökerim içimi bi güzel tabi ömrüm yetttiği sürece hoşçakal.

İzleyiciler