27 Nisan 2009 Pazartesi

''kısa bir ara veriyorum''

kamera durdu,gitmeliyim!çok mecburi durumlar olmadığı sürece içimdeki fırtınaları, sessiz sedasız içimde yaşamaya karar verdim.sözü uzatmaya gerek görmüyorum.çok değil sadece bir mevsim bu satırlarda yokum buna karar verdim.bu bir veda yazısı değil,yepyeni bir başlangıç benim için.BARIŞ DOLU YARINLAR DİLİYORUM...

24 Nisan 2009 Cuma

''nice üniformalar gördüm içinde ''insan'' yok''

dünyada hoşgörü hakim olsa idi insanlık kazanırdı.görüyorum ki insanlar hoş görmek yerine gittikçe yobazlaşıyor. insanlık ve barış adına yapılan son çırpınışların tükenmesinden korkuyorum!barış için uzanan eller itekleniyor!dünya çocuk bayramında bir ''çocuk'' varsın kürt olsun ya da türk adı her ne olursa olsun bir çocuk, ölesiye coplanıyor bu memlekette.yüreğimin bir yanı hala çocuk olan ben copların acısını hissediyorum beynimde kalbimde...bir adam ki üniformalı, içindeki nefret öyle büyük, öyle sığ, öyle vahşi ki hıncını dili olmayan ruhu olmayan cansız demir parçasından çıkarıyor.bir tekme savuruyor karanlığa öyle bir tekme ki insanlar lal, insanlar don...işte bu tekme ayrılıkçı kanlı günlerin habercisi, işte bu tekme TEK' liğin habercisi, işte bu tekme ya sev ya terket sloganı.
''GELECEK GÜZEL GÜNLER BARIŞ DOLU YARINLAR DİLİYORUM''

22 Nisan 2009 Çarşamba

''yağmur''

''yağ yağ yağmur teknede hamur ver Allah'ım ver seli sulu yağmur''şuan marmarada fırtınayla karışık yağmur var ve ben tıpkı çocukluğumdaki gibi bu dizeleri söylüyorum.yağmur berekettir...

''yaşlı çınar''

ömrünün yarısını yokluklar içinde geçiren yaşlı çınar artık huzura ereceği zamanın gelmesini beklemektedir vakit tamamdır.her an her saniye yaşamak için bir hediye sunmuştur yaşlı çınara,ölüm çok yakının da olmasına rağmen inatla yaşamak ister sımsıkı...yokluk yoksullukta olsa, can tatlıdır ve yaşam yine galip gelmiştir.dile kolay yarım asırlık bir çınar!kim bilir ne aşklar ne sevdalar geçirmiştir bu yorgun yüreği... ne boran ne fırtına koskoca bir hayat.yeni kuşaklara yabancı olsa da, insanlar başkalaşsa da havada ki bulutlar ve güneş hala aynı parıltıda aynı ışıltıyla gülümsüyor yaşlı çınara. kuşların kanat çırpışları,rüzgarla çimenlerin dansa tutuşup cilveleşmesi her şey öyle güzel ki, yaşlı çınar seviyor hayatı... gitmek mi? daha zor kalmak mı? yada ölmek mi yaşamak mı?

21 Nisan 2009 Salı

''annem''

sen, 'bu satırları yazdığımdan habersiz',elinde 5 li şişlerle yarım kalan patiğini örmektesin büyük ihtimalle.sevgili kızın asi ise,yığılmış yaylı koltuğuna işlerini yapmak yerine(çoğunu yaptım çay molasında yazıyorum bu satırları)sevgili annesini bembeyaz sayfasına tamda yaraştığı şekilde yazmaya çabalıyor.annemdir diye söylemiyorum titiz ve sinirli olmasının yanında bir o kadarda yufka yürekli ve merhametlidir.öyle merhametlidir ki kapımıza gelen dilencilerin, ellerini boş çevirmemekle beraber 'ne zaman ihtiyacın olursa gel' diye sıkı sıkı tembihler verip uğurlar.bir keresinde hiç unutmuyorum, (henüz ergen havai çağlarım),kurban bayramıydı kapımız çalındı baktım dilenci bir kadın elinde de bir poşet kızım''Allah rızası için et verirmisin'' bende hayır annem evde değil diyerek kapıyı kadının yüzüne kapatmıştım(aklıma geldikçe üzülürüm)annem evdeydi ve namaz kılıyordu, neden böyle davrandım bilmiyorum.annem namazın ortasında selam verip gelenin kim olduğunu sordu,dilenciydi kovdum dedim.bu cevap karşısında bir dayak yemediğim kaldı annemden,namazını yarım bırakıp dilencinin arkasından gitti.kadını zorla kapıya getirdi,biraz erzak ve kurban etinden verip uğurladı.sonradan öğrendim ki bu yaşlı kadın kimsesizmiş.fazlasıyla merhametlidir benim güzel anam. ''Annem'' her insan gibi farklı ruh hallerine bürünür, çok çabuk sinirlenir parlar ama iki dakika sonra pişman olur.küçükken çok dayağını yedim ellerin dert görmesin:))dayak sebeplerime gelince,ya kazara civcivlerden birini ezmişimdir, ya komşunun horozuna kışşşt demişimdir,azmışımdır, şımarmışımdır yada herneyse işte çocukluk dayakları bunlar.herşey bir yana annem fazlasıyla düşkündür çocuklarına.hasta olayım o da hastalanır,ben üzülmekten en çok ''annem üzülür diye'' korkarım, benden fazla üzüleceğini bilirim. çünkü o benim annem onu en iyi ben bilirim.allah gecinden versin, ne anne ne baba acısını zamansız yaşatmasın.anam sen çeyizimi düzmekle meşgul,çocuklarının mürüveti, torun torba sevdasıyla yanıp tutuşan cefakar kadın seni çok seviyorum.

20 Nisan 2009 Pazartesi

''boğuluyorum''

gece yarısı ağladım gizlice sessizce. ağladığımı bilsinler istemiyorum zayıflığımı görmesin hiç kimse. her zaman yaptığım gibi yastığıma sırdaş olup gözyaşlarımı oluk oluk akıttım.ne zormuş sessiz ağlamak hıçkırıklarını bastırmak,kısacık hayat hikayem hayal kırıklığıyla dolu, elimi attığım dallar bir bir kırıldı,ne sevmeyi becerebildim ne de sevilmeyi.sevdim en katı yüreğimle sevdim hem de.içten içe gizlice sevdim çok sevdim.sevildim!hayatta kimse sevmedi belkide böyle yürekten sımsıcak...bir erkek ki gözleri oluk oluk yaş, kan çanağı...pişmanım!üzgünüm! yüreğimi açmadığım,sevilmeye izin vermediğim için üzgünüm.

19 Nisan 2009 Pazar

anladım ki yokmuş!

masallardan kalan ve günümüz yaşantısına sadece bir avuntu olarak giren beyaz at ve üzerindeki prens yok muş...beyaz atlı prens aslında en yakınınmış ve sen bunu hissedememişsin yıllarca,görememişsin...masalların içinden çıkıpta gelir diye beklemekse koskoca bir yalanmış.artık hayatımda ne beyaz at var ne de üzerindeki heybetli prens...bunları neden mi yazıyorum?işte bunun cevabını bende bilmiyorum. belkide gördüğüm güzel rüyadan uyanmak istiyorum,hayal ve gerçek arasındaki köprüyü tamamen ortadan kaldırarak belkide kendime en büyük iyiliği yapıyorum kimbilir.bu hayat gerçek,tuttuğun anda ellerini yakacak kadar gerçek hem de.asi bugünden itibaren bambaşka bir asi olmaya kararlı silkelendim ve kendime geldim.bir karar aldım ve sonuna kadar arkasındayım.

18 Nisan 2009 Cumartesi

''Halil Uysal''

giderken ardında bir çığlık bıraktın birde kalemini.düşlüyordun,düşlerdin! bir gün çok sevdiğin dağlarına barışın adı yazılacaktı,biliyordun...sen anlatılamayak kadar zorsun benim için,seni sayfa sayfa yazmak isterdim,taaa yüreğinin içini yazmak en yalın haliyle...ve biliyorum ki bunu yapmam için bir ''karaca'' olmam gerek...

16 Nisan 2009 Perşembe

'hızma'

yıllardır içimde yanan hızma sevdasını geçtiğimiz yaz nihayetine erdirdim.aslında yıllar önce yapmak istediğim şeydi bu, önce babam karşı çıktı sonra annem.onlara niyetimin geçici bir heves olmadığını, gençliğe ve modaya ayak uydurmak olmadığını ve bilhassa özenti olmadığını her ne kadar anlatmaya çalışsamda başarılı olamadım.beni aslında anlasalarda anlamak istemediler yada anlamamak daha kolay geldi herneyse.hızmaya olan sevdam köklerime dayalı genetik bir sevda aslında,kuşaklar öncesinde kürt kadının en görkemli aksesuarıydı hızma,yalnızca hızma değil elbette,altın kuşak(gümüş olanlarıda var,)kofik üzerindeki nakışlı altın işlemeli süsler ve sayamadığım belkide bilmediğim nice tarih kokan geleneksel ve kültürel süsler...geçtiğimiz yaz tüm cesaretimi toplayıp aileme aldığım kararı söyledim,bu defa peki sen bilirsin gibi bir cevap alınca ülennnn daha önce neden izin vermiyordunuz diyesim geldi lakin güldüm ve sustum.(ülen kelimesini yazının espirisi olarak yazdım)sordum soruşturdum bu işi yapan en güvenilir yerin eczaneler olduğu konusunda mutabık kaldım.tabi bazı gümüşçülerde bu işi yapıyor ama tavsiye etmiyorum sağlığınız açısından.neyse efendim,sıcak bir yaz gününde daldım eczanenin birine aynen şöyle söyledim'iyi günler burnumu deldirmek istiyorum'puhahahah.ben böyle söyleyince eczaneci bön bön yüzüme baktı, şöyle düşündü sanırım 'ilk kurban sen değilsin ve son olmayacaksın kanımca':)))beni sandalyeye oturttu ve sakin bir şekilde burnunuz çok güzel yinede deldirmek istiyormusunuz diye sordu.evet son kararım dedim güldü. biraz sonra görürsün gününü der gibi bıyık altından güldü hemde.önce burnuma bir sıvı sıkacağını ve hiç burnumdan nefes almamam gerektiğini söyledi tamam dedim ve son kez sakin olacaksın kımıldamak yok dedi, onada tamam dedim.yanımda kardeşim var ondan cesaret alıyorum tabi gayet sakin sakin hiç endişe duymadan eczaneci amcanın son hazırlıklarını bitirmesini bekledim.yanıma geldi ağzın açık kalsın ok sakın kapatma ve burnundan nefes alma dedi ve vızzzzzz diye bir sesle burnuma acayip bişey sıktı.tanrım burnuma ne oldu nefes alamıyorum ağızdan nefes almak ne zormuş bunu hiç yapmamıştım hem burnumun yerinde bir kaya var sanki taş gibi olmuş yada donan bir kütlede olmuş diyebiliriz ayyyy ben fena oluyorum ölüyorum hava sıcak ter kan içinde kaldım lütfen bitirin bu işi yoksa nefessizlikten ölücem diye feryada başladım,eczaneci amcanın tabancayı burnuma yerleştirmesiyle tetiğe basması bir oldu.olduda bitti maşallah hadi geçmiş olsun kızım işlem bitti.işlem bitti ama aside öldü geberdi yani:)))burnuma önce ilaçlı kocaman bir hızma taktı bildiğimiz hızmalar gibi değil,bunun bir hafta kalması gerekiyormuş yoksa burun deliği hemen kapanır dedi onada eyvallah dedim.ve bir hızma maceramda böylelikle nihayetine ermiş oldu darısı hızma severlerin başına diyelim.fakat şunu unutmayın ilk dört ay çok zorlu geçecektir ama pes etmeyin.iki günde bir olası muhtemel yaralar ve iltihaplanmalar olacaktır bu durumda paniye kapılmayın ve hijyene çok önem verin burnunuzu hergün düzenli olarak tuzlu ılık suyla yıkayın.buda asiden size nacizane tavsiyeler olsun.THE END

15 Nisan 2009 Çarşamba

hoşgeldin asiçiçek

tanrım çok mutluyum günlüğüme kavuştum nihayet, herkesi çok ama çok özlemişim.günlüğümün buram buram orjinal kayıtlarını düşüncelerini yaşamlardan kesitlerini delice çılgınca ah bir anlatsam ne fena özlediğimi.şimdi gelelim başıma gelen talihsiz olaya;geçen hafta perşembe günü blogda bir gezintiye çıkmış gelen yorumlara bakarken tanrım oda nesi internet sayfaları ardı ardına açılmaya başladı ben diyim 50 siz diyin 100 sayfa açıldıkça açılıyor,bende paniye kapalıp sayfaları kapatamayınca bilgisayarı kasadan kapattım zor bela.sonra bir umut içime su serperek kendimi teskin edip yok yok hiçbişey olmamıştır diye gözlerim kapalı içim pır pır açmaya çalıştım bilgisayarımı, netice olarak malesefki bilgisayarım açılmamakla beraber kaba tabirle çökmüş olduğunu sevgili bilgi işlemcimizden öğrendim. sorun zaten bilgisayar değil içindeki önemli belgeler ve programlardı,bilgi işlemci habire asi nasıl çöktü bilgisayar? nereye girdin? diye soru yağmuruna tuttu beni,ona; benim bir blogum var onu okurken virüs bulaştı diyemezdim haliyle sustum. ben şubattan beri yedeklemede yapmıyorum,şimdi bu bilgiler yok olursa ikimizde yanarız diyerek sağolsun içime iyiden iyiye kurt düşürdü.neyse efendim o gün ben ve bilgi işlemci canavar arkadaşım uğraşıp didinip verileri kurtarma operasyonuna giriştik,aslında ben değil bilgi işlemci yoruldu ama olsun, bende; evet başabilirsin bunu yapabilirsin diyerek motive ettim arkadaşımı ehhh buda epeyce zahmetli bir iş oldu.günün akşamında sevgili bilgi işlemcim hatta kahramanım bütün verilerimi kurtarmayı başardı.bilgisayarı kurtaramadık, mefta oldu:(( bilgilerime kavuştumya gerisi hava civa.hemen yedek bir bilgisayarı kurup tekrar kullanmaya başladım aman nazar değmiye canavar gibi maşallah.ertesi gün içimdeki blog aşkı tekrar bloguma yönelmemi emretti buna engel olamadım.ama kurnaz olmalıydım bu defa kendi blogum değil bir başka bloga girip deneme yapmaya karar verdim(biraz reklam olucak ama girdiğim blogu yazmalıyım kadın yazıma yorum yazan bir arkadaşın bloguna girdim adı absalom)sonra yine aynı şeyler olmaya başladı, sayfalar ardı ardına açılıyor benim yüzüm sapsarı bilgisayarı tekrar kasadan kapattım.içimden dua edip açtım bilgisayarımı ve derin bir ohhhhhhhhhhhh çektim bilgisayarım hayattaydı:))cuma gününden beri uslu bir çalışan olup, işlerime yönelmeyi tercih ettim aklım bloglardaydı ama napalım kader.blogu nasıl açtığıma gelince;sevgili opal ve opetmani arkadaşlarımdan aldığım tavsiyeler sonucu başka bir yerden blog sayfama girip eklediğim bütün verileri sildim hani kenarlarda online izleme şeysi falan varya işe onların hepsini silmekle başladım sonra müzik eklentilerinide sildim kısacası ham bir blog oldu benim ki ama iyide oldu şuan hiçbir sorun yok tek sorun başka bloglara girememem.şimdilik durum bundan ibaret beni merak eden bütün arkadaşlarıma sevgilerimi yolluyorum.

9 Nisan 2009 Perşembe

kadının adı var mı?

ahhh tanrım nasıl bir toplumuz biz!bu nasıl bir yazgı,sahi yazgı mı bu?yoksa geçmişten günümüze mütakiben devam eden alışkanlık mı?kadın basit bir tanımlamadan ibaretmi?kadın kimdir mesela diye sorsam bu tanımlamayıda bizzat erkeklerin ağzından duymak istesem verilen cevaplar nasıl olurdu kimbilir.bana kadını sorsalar gören gözlerimle bir bir anlatırdım kadını, tabi gözlerimin görmek istemediğiydi aslında anlatacaklarım...asinin gözlerindeki kadın aslında yüreğindeki ve beynindeki kadın değildir.ona göre kadın aslında anlatılamayacak olandır.herneyse kısa ve öz anlatmak gerekirse;kadın bazen ucuz bir fahişe,bazen dayak atılası bir kuma,bazen kan yerine alınan gelin,bazen modern bir köle,bazen yüreği yaralı bir ana,bazen kalık kız,bazen taciz edilen bir et parçası,bazen çarşaflar içine bezenen namus abidesi,bazense doğurgan bir dişi.işte asinin gördüğü kadın motifi nakış nakış topluma işlenmiş, gözlere aşina olmuş bir yaratık.

6 Nisan 2009 Pazartesi

ilkbahar ve asi...

güzel bir hafta sonu geçirdim.bol bol yeşilliklere bezendim,güneşle harmanlandı bedenim,yüreğim daha bir gür kamçılandı esen rüzgarla,papatyalarla cilveleştim,ağaçların kavuğuna haykırdım içimdeki doğa sevgisini,kına taşıyla kayalara adımı yazdım,kaplumbağaları sevdim,kuşlarla beraber türküler söyledim sonra mı?yemyeşil çimenlere uzanıp gözlerimi kapattım ve mışıl mışıl uyudum ilkbaharla...

3 Nisan 2009 Cuma

matilda siyaset yaparsa:))

matilda! o bir efsane,boya fıçısından çıkmış leylak çiçeği,deve tırnakli bir gül,hokka burunlu, eşine az rastlanan son zamanların gelmiş geçmiş en sexsi kadını matilda...
yazılarımı takip ettiyseniz eğer matildanın kim olduğunu ve benimle olan bağlantısını az çok biliyor olmalısınız.bu sebeple uzun uzadıya matilda hakkında tanıtım yazısı yazmıyorum bilen biliyordur afrodit banu'nun 30 lu yaş halleri işte:)
gelelim anlatacağım derin konuya;hayatının büyük bir çoğunluğunu kendi ekseni etrafında geçiren,dış dünyaya kulaklarını tıkayan(ülkeside dahil) tek derdi eğlence,para,süs,püs ve daha bir çok kokkoş mevzuya odaklanan matilda, beni bir kez daha şaşırtmayı başardı nasıl mı?seçimlerin hemen ardından yaptığı siyasi yorumuyla(kötüde olsa matilda düşünüyormuş pehhh)olayı aynen aktarıyorum.
mekan:şirket servisi
kişiler:şirket çalışanları(asi,matilda,maviş,benazir butto,leyli,hüso,haso,mıho,goze ve diğer çalışanlar)
maviş ve ben kendi aramızda havadan sudan konuşurken, ön koltuktan gelen yüksek tonlu sesler biranda servis gündemini değiştirdi.dialoglar çoğunlukla goze ve matilda arasında gerçekleşirken ben dinlemeyi tercih ettim.(yorum yapmaya bile değmez)
matilda:olmaz böyle şey,teröristlerin partisi doğu ve güneydoğuda birinci parti gelmiş.(kürtlere terörist gözüyle bakan bir zihniyet)
goze:bu insanlar hertürlü muameleyi hak ediyor artık.
matilda:nefret ediyorum o partiye oy veren herkesten(o parti dediği dtp oluyor)
hüso:eee böyle olacağı belliydi zaten çok yüz verdiler kürtlere,kürtçe kanal açmak büyük bir hataydı,şimdi isterlerde isterler herşeyi(halkların anadillerini konuşmaları çok sakıncalı bir durum eyvahhh ülke parçalanabilir)
goze:ben ülke gidişatından endişeliyim,çok değil yakın bir zamanda parçalanacak bu ülke(ne bu korku)
matilda:bu ülkede yaşamaktan nefret ediyorum,artık ülkemi sevmiyorum.
goze:ben herşeye rağmen ülkemi seviyorum,fakat içindekileri artık sevmemeye başladım.
matilda:bunların istediği kimlik değil mi?bütün kürtlerin kimliğini kürt diye damgalayıp toptan temizlik yapmaları gerek,istemiyorlarsa defolup gitsinler ülkemizden!onlarla bir arada yaşamak istemiyorum.

konu benim ineceğim yere kadar bu ölçülerde devam eder.sussam gönül razı gelmez, konuşsam onların tabiriyle terörist olurum. işte böyle ön yargılı bir ülkede yaşıyorum yada yaşıyoruz,dün servis arabasında yaşanan bu olay bugün türkiyenin her yerinde en acı boyutuyla yaşanmıyor mu?asırlardır bu topraklarda yaşayan halk neden şimdi defolup gitsinki,barış içinde yaşamak varken...'KÜRT' bu kelime çok mu ürpertiyor sizleri,neyi paylaşamıyoruz biz ve hala neyi tartışıyoruz.bir milletin kimliğini,anadilini,kültürünü,örf ve adetlerini yaşaması kadar doğal ne olabilir ki?terör diye nitelendirdiğiniz şey bir sebep midir,yoksa sonuç mu? nedir terör yada terörist nedir?önce bunları sorgulamamız gerekmez mi?ben gelecekten hiç endişe duymuyorum aksine umutlarım hala yemyeşil kim ne derse desin,gelecek güzel günler halkların kardeşliği ve barış içinde olacak buna yürekten inanıyorum...

İzleyiciler