31 Mart 2009 Salı

bizim koçun adı: bedrettin:)))

90 lı yıllarda ayağımda yeşil renkli pilacımla, toprakta eşenelenen ufak toy bir çocuktum henüz...okul ödevlerimi ev yerine dağlarda patikalarda inek otlatırken yaptım hep,can arkadaşım fatma ve ben...soluklanmak için oturduğumuz soğuk kayaların üzerinde ezber yarışı yapar, birbirimizin derecesini sınardık bacak kadar boyumuzla...okumaya hevesliydik her ikimizde.imkansızlıklar içinde bir yarıştı hayatımız, mücadelemiz ise yüreğimiz kadar büyüktü.(offf be yine edebiyat parçaladım)bugün aslında hüzünlü değil komik bir anımı paylaşmak istiyorum sizlerle...bundan yıllar öncesiydi çocukluğumun en vahşi ve bir o kadar da haylaz zamanlarıydı,şimdiki gibi ağır abla yerine, haylaz, yaramaz, ele avuca sığmayan haşarı bir çocuk vardı adı cingöz asi.(her çocuk gibi demiycem çünkü ben normal değildim kanımca)tandırda ekmek pişiren kadınların başına damdan toprak atmayımı dersin,süt kovalarının içine böcek atmayımı,gırcıkli meloşun saçlarını yolmayımı dersin:)))haşarı zamanlarımın en verimli çağıydı bu yıllar,evimize gelen kadınlar genellikle; hayır ziyaretleri değilde şer ziyaretlerinde bulunurlardı çoğu zaman sebebi ise benim yaptığım yaramazlıklardı.ammavelakin 'dinsizin hakkından imansız gelir' diye boşuna dememiş atalarımız.yaman bir koçumuz vardı adı bedrettin!ona bu ismi dedem koymuştu iri yarı olmasından dolayı:))hiç unutmuyorum(hayatımda yediğim ilk darbe) yaylada otlayan kuzuları severken,birden bire kendimi yerde buldum,ben daha darbenin nereden geldiğini kestiremeden bir darbe daha, tabi haliyle yerlerdeyim:)) bizim bedrettin almış beni ayaklarının altına eziyorda eziyor,bende kendimi korumak için, bir elim bedrettinin bacağında bir elimde boynuzunda kıyasıya bir mücadele veriyorum bu yaman koça karşı:))sonra nasıl olduysa bizim boğuşmalarımızı farkeden köylüler tarafından kurtarıldım...bedrettine karşı o minicik cüssemle hiç de hafife alınmayacak bir mücadele sergiledim(övünç kaynağım)bu olay bedrettinin ilk vukuatı değildi, ablam annem kardeşlerim ve en son ben bedrettinin güçlü boynuzlarıyla dans etme şerefine nail olmuştuk:)))bedrettin yaman bir koçtu sürünün içinde bir cengaverdi,etliydi lezzetli oluşu her halinden belliydi,bunca darbelerine rağmen kesilirken çok ağlamıştım lezzetli etini yerkende buruk bir hüzünle ve afiyetle koca bedrettinim mideye indirildi:(((THE END

aklımdaki anlamsız soru işaretleri???

doğum yapan kadınlar neden bas bas bağırır(bağırınca sancıları hafifliyormu?)
aşk neden hep kalpde hissedilir(beyin ne işe yarıyor?)
insanlar neden hep dünya malına tamah etmişlerdir(mezara girince hepsi geride kalmıyor mu?)
imamlar neden hep sakallı olur(traş olmayamı üşeniyorlar?)
keşişler ve rahibeler neden sex yapmaz(onların şeyi yok mu?)
ben hala neden aşık olamıyorum(kalbim yok mu acaba?)

30 Mart 2009 Pazartesi

seçim telaşesi::)))

neden ve niçin olduğunu bilmiyorum (lafa bak hele neden ve niçin puhahahah aynı anlamı taşıyan iki kelime neyse idare edin) seçim sabahları aynı bayram sabahlarını andırır bizim evde...babam ve annem günün er vaktinde tatlı bir telaşla uyanıp bizide uyutmazlar(biz derken=kardeşlerim ve ben demek istedim)dün sabahta hayatımda 3. kez oy kullanmanın telaşıyla uyandırıldım sabahın köründe paldır küldür:)))kahvaltı, ev işi, banyo, saç fönü ve makjajdı derken saat 14:00 oldu.(iykide erken uyanmışım,geç uyansaydım kaçta giderdim kimbilir)gündelik hayatımda çok fazla makyaj yapmam, fakat dün önemli bir gündü süslü olmalıydım zira demokrasi gereği seçme hakkımı kullanıyordum.belediye, büyükşehir,il meclisi, muhtarlık falanda filan,bizim mahallenin muhtar adayları kıyasıya bir rekabetle girdiler seçime,adaylardan 2'si köylümüzdü eee hal böyle olunca her ikiside oy istedi bizim fukaraneden:))) babam aza adayı bile oldu(bu adam siyatsetçi olacak ben biliyom)bizim evde 5 oy vardı.ve bizden oy isteyen her iki adayada babam söz verdi oyumuzu vereceğine dair...babam bizden önce gittiği için okula, ben annem ve kardeşim beraberce kolkola gittik oy vereceğimiz okula,elimize tutuşturulan aza kağıtlarında karalamamız gereken isimlerin olduğunu düşünüp yanımdakileride yönlendirerek babamın adı hariç diğer aza adaylarının isimlerinin üzerine bir çizik attık beraberce(meğer öyle değilmiş)sonra muhtar adayıyla beraber aynı zarfın içine koyarak sandığa gömdük oyları.akşam babama gelen bir garip telefonla patladık gülmekten.arayan bizim mahallenin seçimi kaybeden muhtar adayı:)))eee hani bana söz vermiştiniz diğer adayın zarfında çıktı pusulalar???babam hala olan bitene bir anlam veremiyordu nasıl olur du??ikinci kez gelen telefonla durum açıklığa kavuştu arayan mahallenin seçim gözlemcisiydi,
görevli:emmi senin azalık oyların şu kadar ama 5 tanesi geçersiz:)))adam habire sırıtıyor telefonda.
babam:nasıl geçersiz anlamadım??
görevli:yawww beş kağıtta senin ismin hariç diğerleri karalanmış:)))(bu beş kişi bizim ev halkı oluyor)bu sebeple senin oylar geçersiz:)))
şimdi durum anlaşıldı,babam hem güldü hem bastı fırçayı bize:)))boşa giden oylar bir yana,kime oy verdiğimizde gün gibi ortaya çıktı:)))böylelikle bir seçimide tatlı anılarıyla geride bıraktık....

26 Mart 2009 Perşembe

düşlerim gerçek olsaydı...

rüzgarla mutluluk oyunu oynardım çocukluğumda, sonra güneşle konuşurdum ışığını esirgemesin diye, pembe pancurları olmasada çiçekler içinde bir ev düşlerdim,rengarenk cennet çiçekleri...bir çift yeni papuç ve bembeyaz bir entari, çocukluğumun vazgeçilmez hayali...
çubuklardan bezediğim bebeklerle oynamak güzeldi ama ben yinede sarı saçlı bir bebeğim olsun isterdim,saçlarını tarayıp giysilerini giydirmeyi hayal ettim düşlerimde...kağıttan yaptığım gemiyle beraber düşlerimide yüzdürdüm azgın sularda...kimi zamansa;uçurtmanın kanadına taktım düşlerimi bulutlara uçsun diye...düşler ve çocuk...

25 Mart 2009 Çarşamba

tarafsız olmak yada olmamak

oy oy oy fadime çekme beni yemine men seni çok sevirem looo dinime imanıma tey tey tey tey...sabahtan beri içimden bu türküyü söylüyorum sonra gülüyorum,söylüyorum sonra yine gülüyorum aboooo dellendim hahh.neyse efendim gelelim bugünkü konumuza asi her işe el atmalı çözmeli çözümlemeli sormalı düğümlenmeli hıkkk diye.uzun zamandır takip ettiğim bir konuyu sayfamda paylaşmazsam çatlarım hatta balon olur güm diye patlarım.şimdi malumunuz seçim arefesindeyiz her il ve ilçe, partilerin mitinglerine ev sahipliği yapıyor,insanlar kimi zaman işyerlerinin canıma yada evlerinin balkonlarına oy vereceği partinin bayraklarını asıp renklerini belli ediyorlar.bu ve buna benzer vakaları ülkemde adım başı görmek tesadüf değil gerçektir.tv kanallarındada hummalı bir seçim çalışması üstü kapalı yürütülüyor.aslında söze nereden başlasam bilmiyorum ama bu yazıyı kesinlikle tarafsız ve dışarıdan baktığım kadarıyla yazıyorum.muğur cündarı bilmeyen yoktur diymi???tarafsızlığıyla nam salan böbür böbür böbürlenen, tarafsız(sözde) gazeteci son yıllarda haber spikerliğinede el atmış hayırlı olsun memlekete.geçtiğimiz aylarda haber programını bir düello meydanına çevirmiş ve cengaverleri kozlarını paylaşmaları için konuk etmişti.peki ama kimdi bu cengaverler?birisi kekik mökçek ve camal daraçtaroğlu rakip iki partinin sözüm ona dişli adayları(ikiside birbirinden beter tencere kapak misali)neyse efenim muğur cündar programda 180 derece dönüp yapmacık tarafsızlığınıda bir kenara itip kekik mökçeki boynu bükük küheylan gibi orta yerde bırakıp,camal daraçtaroğlunun sırtını sıvazlamasın:)) ne olduysa ahada bundan sonra oldu!ipler koptu,yürekler dağlandı,daha düne kadar birbirini pışpışlayanlar kanlı bıçaklı oldu iyimi???dün akşam haber izliyorum tvde. özelliklede muğur cündarı tercih ettim,ohoooo muğur almış başını koşuyor siperlere elinde kılıcıyla:))) yol asfaltlarından tutunda umumi wc lere kadar didik didik didikliyor,iyi hoş güzelde keşke muğur bey diğer ülke sorunlarınıda böyle didikleseydin,madem tarafsız gazetecisin, doğuda polis tarafından kolu kırılan 11 yaşındaki küçücük çocuğuda taşısaydın ekranlara, sonra aynı yol asfaltları gibi bu olayın üzerinede yürüseydin didikleseydin,bitmedi!!! gözaltında işkence gören sonrasında hunharca infaz edilen insanlarıda yaz bültenine, sen tarafsızsın olayların üzerine gitmeyi iyi bilirsin, çarşaf çarşaf magazinsel taraflı yanlı haberler yapacağına ülke sorunlarına daha diplerden bak da yazz,coplanan kadınları göster tarafsızca,açılan ölüm kuyularınıda unutma bunlarıda araştır.madem tarafsızsın kürt sorununa tepeden inme bakma. bir dil mavi gözlerine batmasın bu kadar(kürtçe tv için)mavi gözler tıpkı deniz mavisini andırır, denizin maviside bana sonsuz bir özgürlüğü çağrıştırır.yaaa böyleyken böyle muğur cündar önce tarafsız olmayı öğren.

23 Mart 2009 Pazartesi

ceylan gözlerim varmış peh peh peh???

selam emekçi halkım,şafağın kızıl ışığıyla yollara düşen, ekmeğinin kavgasını veren insanlar nasılsınız! hepinizi sevgiyle selamlıyorum...
çok yoğun bir haftayı geride bırakmama rağmen üzerimdeki bu ölü toprağını henüz atamadım.çırpındım, debelendim, şöyle bir etraflıca silkelendim ama ııhh olmuyor,halsizlik var fena halde.baldırlarım hamlanmış şemammeyi oynamaktan:)))eee kış boyu uyuşuk uyuşuk oturursam olacağı budur işte.neyse efenim gelelim özel mevzuya:)))dün sabah herzamanki gibi durağımda melül melül servisi gözlüyorum(pardon bekliyorum)yanıma kara kuru şöyle hafiften simeylli,uzun boylu yağız bir delikanlı geldi, dikildi baş ucuma!!!günaydın güzel gözlü bayan!(mala bak resmen laf attı bana)tam bayramlık ağzımı açıp en okkalısından hatta en yerin dibine batasıca kelimeyi söylecekken...
biliyormusunuz hafta sonları bir başka güzelsiniz,sürekli geldiğiniz cafeteryanın sahibiyim ben:))(bunu ifade ederken nasıl kabarıyor görmeniz lazım)karşımda duran patavatsız ve görmemiş bu allahın kulunu iyice süzdükten sonra nasıl bir karşılık vereceğimide beynimde tasarladım,yok yok ben bu adamı öyle küçük düşürmeliyim ki kim olduğumu anlasın hıyar(asi'yim ben ya asiiiii)
asi:pardon ama siz şimdi bana kibarca laf mı atıyorsunuz?
sapık:hayır tabiki öyle bir niyetim yok:))
asi:öyle öyle,baksanıza resmen laf attınız bana(ümüğünü sıktığımın sapığı seni)
sapık:kendimi yanlış ifade ettim sanırım
asi:tutki doğru ifade ettin böyle bir durumdan ne beklentin olabilir???
sapık:tanışmamıza vesile olurdu:)))
sapık:bakın niyetim askıntı olmak değil, sabah buradan geçiyordum tesadüfen sizi gördüm, öncesi var tabiki, sürekli benim cafeteryaya arkadaşlarınızla gelirken görüyordum,birkeresinde arkadaşınız saz çalarken sizde eşlik edip türkü söylemiştiniz!hatırladınız mı???
(evet o günü çok iyi hatırlıyorum bizim mavişin doğum gününü malum cafeteryada kutlamıştık,kuzenim baran yanında getirdiği sazı tıngırdatmış bende katık olsun diye birkaç name türkü vızıldamıştım)bunlar doğru ama bu adama yinede haddini bildirmem lazım bu şart!
asi:bakın bu yaptığınız hareket gerçekten hiç hoş değil,şimdi siz beni orada görmüş olabilirsiniz,sesimden ve görüntümden etkilenmiş olabilirsiniz.ama bu, şuan yaptığınız kabalığı yapmanıza sebep değil,üslubunuz yanlış birkere sabah sabah gelmiş 'günaydın güzel gözlü bayan'
bu mu? hitap şekliniz.hem hiç tanımadığınız birine laf atar gibi selam veriyorsunuz haa birde cafeterya sahibiyim diye havalanıyorsunuz ve karşınızdaki insandan güler yüz bekliyorsunuz öylemi...bana bak hele!!! sen benim kim olduğumu biliyormusun,ayyyyyyyy bas git burdan valla cingar çıkaracam şimdi heh(bunu söylerken elllerim farkında olmadan belime gelmiş aynı mahalle karılarına benzemişim)benim sapık bu fırçalara daha fazla dayanamayıp arabasına atladığı gibi vınnnnnnn(tüydü).vay vay vay gözlerim güzelmiş öylemi,bu adam daha bu yoldan geçmez puhahahahahah.
yazım bitti arkadaşlar haydi evlenin artık bahar geldi:)))THE END

20 Mart 2009 Cuma

Newroz piroz be

yakılan her ateş özgürlüktüğe ışıktır
alev alev yanar
susmaz haykırır yürek
susmaz dil
gün barış günüdür
gün bayram
gün kardeşlik...

Newroz piroz be

18 Mart 2009 Çarşamba

sevgili günlüğüm

sıcak gündemlerin ülkesinden merhaba,ben siyasetçi değilim ve becerememde zaten siyaseti, sadece düşünür ve sorgularım olumlu ve olumsuz herşeyi,şu sıralar ülke gündemi seçim telaşeleriyle haşir neşir, dolayısıyla bu sokaktaki ayşe teyzeyi,ahmet amcayı,mehmet dayıyı otomotikmen siyasetçi yapıyor,buna en çok toplu taşıma araçlarında şahit oluyorum. birde çoğu insan parti tutmayı fanatizme dönüştürmüş takım tutar gibi parti tutuluyor ve gözleri kapalı sırf aileden gelen genetik özellikle bir partiye topluca oy veriliyor.bu parti nedir? kimlere hizmet verir? halka ne faydası dokunur? ekonomik ve sosyal projeleri varmıdır?ülkenin en önemli sorunu kürt sorununa bakış açısı ve çözüm önerileri nelerdir?ülkenin geleceği ve aydınlığı öğrencilerimiz üniversiteye hür ve özgür girebilecek mi?türbana veba gözüyle bakan, bakış açısı o karamsar zihniyet değişecek mi?yök gidecek mi?bunlar sorgulanmalı,değerlendirilmeli. ben! bir seçmen olarak sormalıyım ve düşünmeliyim demeli insanlar.şimdi bakıyorum da meydanlarda oy avcıları bol miktarda atıp tutuyor,deniz emmi çarşaf açılımı yapmış,çarşaflı kadınlarımızıda kendi bünyelerine dahil etmiş ve hatta rozetlerini bile kendisi takıvermiş. ne güzel ne mutlu:))) iyi de deniz emmi üniversitelerde türbana karşı değilmiydi? ne oldu acaba kafasına taş mı düştü deniz emminin:)) yoksam köprüyü geçene kadar mı bu politikası???bende ne sevinmiştim artık ülkemde bişeyler değişiyor, düzen değişiyor insanlar birbirlerine karşı hoşgörülü olmayı nihayet anlayabilmişler diye???peki ya davos fatihi cengaver tabip amcam o ne yaptı, yıllarca uyudu uyudu uyudu sonra birden bir ışık siluetimi gördü ne olduysa artık(orası bize karanlık) bu ülkede birden kürtlerin yaşadığını gördü,yıllarca kendi dillerinden mahrum kaldıklarını nedense seçime çeyrek kala hatırlayabildi,kürtlere bir jest yapıp bir tv armağan etti yağ ile bal ile:))bundan bir önceki seçimlerde de ne analarımız ağlasın, ne de oğullarımız yaşamlarını yitirsin demiş,kürt sorununu üstlenerek ha birde böbürlenerek ben çözecem dememişmiydi??? hafızam beni yanıltmıyorsa demişti.peki ya şimdi ne oldu???herşey çözüldümü bittimi?? pehhhh yemişim senin çözümünü tabip amca...
geçen hafta şirkette haber sitelerinde sörf yaparken bir fotograf ve video çarptı gözüme,tabip amca ve adayları podyumda el ele tutuşmuş halkı selamlarken,bir baş zorla araya girmeye çalışıyordu,öyle istekliydiki o malum baş hani bende bir kare poz verecem diye inim inim inliyorken,tabip amcamın hös ulan hössss dercesine bir bakış ve kafa işaretiyle hayalleri suya düştü malum baş'ın sonra usulca çekiliverdi:))) ne gülmüştümya tabip amca tiyatrosundan nameler puhahahahah:)))
birde şu çiftçi meselesi vardı, hani ananı alda git dediği çiftçi;tabip amcanın yufka yüreği, aradan geçen yıllara rağmen hala unutamamış olsa gerek,mersin mitinginde çiftçi amcaya bir jest yapılıp özel konukhanede misafir edilmiş duyduğum haberlere göre. yufka yürekli tabibim benim:)))
tabi düellolarıda unutmamak gerek,valla adamlar mizahcı olsaymış daha hayırlı olurmuş ülkeye en azından bol bol gülerdik ağlanacak halimize!!!
asiçiçek ülke gündeminin nabzını tutmaya devam edecek şimdilik THE END
.

sevgili günlüğüm

hepinizi selamlıyorum değerli yurttaşlarım(affedin mitinglerden kalma ağız alışkanlığı)aslında bu kadar yoğun tempo çalışma içinde, bu fukaraneye hiç uğramamam gerek, yazmamam gerek biliyorum, ama ne yapim alışkanlık mı oldu nedir??? içimden bir ses haydi yaz yaz yaz diye inim inim inliyor el mahkum yazmalıyım diyorum ve işi gücü bırakıp burda blog yazıyorum:)))affedin beni değerli müdürüm,amirim,patronum,kraliçem, padişahım affedin,asi yazar olmuş ne çare...
dün gece rüyamda çocukluk arkadaşım keremi gördüm,şekil A resminde görüldüğü gibi, ben keremle el ele vermiş kırlarda geziyordum geçmişe dönmüş, çocuk olmuş, kırlarda papatya topluyorduk,mutluydum... öyle mutluydum ki uyandığımda otuz iki dişimle sırıtırken buldum kendimi:))) ah kerem ahhhh bunun adı aşk mıydı neydi??bilmiyorum... sen farklı hisler beslediğim ilk erkektin, candın, arkadaştın:))) çocuktum, çocuktuk ama bu duygu vardı işte,adı yok...
yokluklar içinde bir hayattı bizimkisi,ayaklarımızda yırtık naylon pilaçlarla(ayakkabı) yaz sıcağında dağların gölgesinde,kah inek otlattık beraber kah oyun oynadık...aynı coğrafyada aynı kaderi paylaşan iki çocuktuk biz ve niceleri...çocuktuk kerem, gece yarısı yapılan ev baskınlarıyla süslü anılarımız,postallardan korktuğumuz kadar korkmadık kimselerden. nerde bir postal sesi duysam kulaklarımı tıkar beklerim sessiz sessiz...kerem gelir aklıma,anılarım gelir,ölüm gelir,ve belkide bir umut yaşam gelir...
dedimya kan kokulu topraklarda çocuk olmaktı kaderimiz. ölümlere, yakılan ağıtlara aşina kulaklarımız...biz ninni yerine ağıtla büyüdük.yaşamdan çok ölüm gördü gözlerimiz...yüreğimiz büyük, yüreğimiz yarım, yüreğimiz hep çocuk...

kerem'in anısına...

16 Mart 2009 Pazartesi

sevgili günlüğüm

merhaba hepinize ey insanlar! mutluyum hemde çok fena,ayaklarım yerlere basmıyor, uçuyorum büyük dehlizlere,yaşlanmak ne garip şeymiş anne(bu biraz kafiyesiz oldu ama idare edin garii)
hafta sonu beklenen büyük buluşma gerçekleşti, tabi size bundan bahsetmediğim için ne buluşması bu??? dediğinizi duyar gibiyim:)))hemen anlatayım, konu yerli yerinde, sıcakken daha külleri dağılmadan,soğumadan anlatmak istiyorum mutluluk sebebimi.
herşey bundan çok kısa bir süre önce başladı, facebook sayesinde lise arkadaşlarımı buldum düşünebiliyormusunuz aradan tam 9 yıl geçti... vayyyy beee ne çok zaman geçmiş, baya yaşlanmışım:))))
facebookta başlayan görüşmeler msn de devam etti, içimizdeki hasret ve özlem iyice depreştiğinden hafta sonu buluşmak üzere anlaştık.bundan 9 yıl önce birbirimizden ayrıldığımızda daha çocuktuk oysa şimdi birer yetişkin olarak görüşecektik,ben çok heycanlıydım abartmıyorum buluşacağımız yere ayaklarım yere basmadan gittim(mutluluktan uçuyordum)ve inanın çok mutluydum,hala mutluyum...
buluşma yerimiz otantik,mistik, yastıklı minderli, özgün müzikli çok huzur verici güzel bir yerdi.(isim vermiyim reklam olur)
hasret dolu sarılmalar, kucaklaşmalar çok duygulu bir andı,benim hiç değişmediğimi söylediler hala cadıymışım,yalnızca biraz daha güzelleştiğimi söylediler 'okuldayken kara kuru bir kızdın ne bu hal şarap gibisin yıllandıkça güzelleşmişsin asi'öylemiyim aaaa hiç farkında değilim ayolll:)))
sonra birden üzerimizdeki olgunluk ibaresi kalktı ve hepimiz çocuk olduk,bol bol anılarımızı yad edip güldük,kopya çekerken yaptığımız numaralardan tutunda dersi kaynatmak için bulduğumuz bahanelere,sonra sınıfa osuruk gazı sıkıp dersi boş geçirmeye kadar hatta hoşlandığımız aşık olduğumuz hocalara kadar herşeyi en güzel haliyle hatırladık.bana sürekli lise 3 de dövdüğüm kızı hatırlatıp durdular:)sahi ben niye dövdüm o günahsız sabiyi???sebebini hatırlayamadım ama dövdüğüme göre muhakkak geçerli bir sebebim vardır diyede ekledim.içlerimizden bazıları evlenmiş çoluk çocuğa karışmıştı asi kız sende fazla geç kalmadan mürüvetine er artık, yeter bu kadar bekar gezdiğin,gibi bolca nasihatlarda aldım.
herşey çok güzeldi hiç bitsin istemiyordum,yine görüşelim olurmu yine,hepinizi çok seviyorum...

12 Mart 2009 Perşembe

sevgili günlüğüm

herkese selamlar hürmetler sevgiler saygılar vesaireler falanda filanlar(ne uzun başlangıç)
asiçiçek bu hafta ne yaptı??? asiçiçek'ten flash flash haberler:)))
önce dün akşam kabusunu anlatayım,işten çıkmış masum masumane yorgun argın evinin yolunu tutan asiye bir köpek saldırdı,vahşi köpek önce dişlerini göstererek hırladı ve ağzından taşan salyaları oraya buraya fırlatırken bir ayağıylada toprağı eşeliyordu ve çıkardığı ses aynen şöyleydi hırrrrrrrrrrrr hav hav hav...

yaradılış itibariyle oldukça ödlek olan asi kendini biranda kaybediverdi ve olanca cırlak sesiyle anneeeeeeeee babaaaaaaa imdattttt kimse yok mu lan kurtarın beni tecavüze uğruyom yetişin gomşularrrr:)))
iş gereği giydiği topuklu ayakkabılar yüzünden koşamayan, çarpık çurpuk olay mahalinden uzaklaşmaya çalışan asinin yardımına yardımsever mahalla ahalisi yetişiverdi.
gorkma gızım, gorkma yavrım, bu it zaten bağlı görmüyon mu bacım???
bağlımı hani nerde?? nasıl olabilir, hayır açık olması lazım!!! yani şimdi ben boşunamı avaz avaz bağırdım, o değerli nefesimi boşunamı harcadım??? yani şimdi ben topuklu ayakkabılarıma boşunamı lanet okudum, küfrettim. amca sen bu ayakkabılara kaç para verdim biliyon mu?vitrinde tesadüfen gördüğüm,görür görmez aşık olduğum,işte bu işte bu dediğim,bağlandığım sonrasında canla başla sıkı bir pazarlık yapıp, o narin narenciğe, ince topuklu yandan boncuklu,yarım botlarıma en sonunda ne emekler vererek kavuştuğumu biliyon mu?(biraz abarttım mı ne)neyse...oyun burda bitmiş. ikinci perde evde başlayacak asıl asinin haberi yok:))
asi yüreği ağzında, ödü patlamadan nihayet evine vardı. soluk soluğa kalmıştı dili dışarda,gözleri fal taşı gibi pörtlemiş harap bitap yığıldı kaldı koltuğun üzerine. bir müddet hiçbirşey diyemedi.
olayları abartmayı sevmiyordu hem köpekte ısırmamıştı zaten şimdi dallandırıp budaklandırmanın ne anlamı vardı ki?asi sustu yüzünün rengini yorgunluğuna bağladı,bişey demedi bir müddet sonrada normale döndü.
bir yandan çekirdek çıtlatıyor bir yandan da yaprak dökümünü izliyordu asi. pek sevmezdi bu diziyi ama ne yapsın zağar:))) aile izleyince el mahkum oda bakıveriyordu bu parçalanmış aileye acıyan gözlerle...
sonra birden çalan kapının sesiyle irkiliverdiler,kimseyi beklemiyorlardı hemde bu satte???
asi kapıya yönelip sordu kim ooooo(bu satte hangi allahın patavatsızı diye içten içe söylendi)
asi gızım benim dürdane teyzen(ulan bu satte misafir mi olur beyaaa)asi kapıyı açar açmaz karşısında dürdane ile kızı merdanayi pişkin pişkin sırıtırken buldu.
gelenek ve görenekler gereği misafir baş tacı edilir hoş karşılanır. bu böyle gelmiştir ve böyle gidecektir.sinirlendiğini belli etmeden gayet güler yüzüyle hoşgeldiniz nerelerdeydiniz yahuuu gözümüz yollarda kaldı, merdane bu ne güzellik böyle aynalar çatlıycak güzelliğinden:)))bu ve buna benzer, ikiyüzlü yalancıktan iltifatlar edip güler yüzüyle içeri buyur etti misafirlerini.
iki selam kelamdan sonra dürdane teyze başladı palavralarına ve dedikodularına.
bizim merdaneye hergün görücüler geliyeee(tipik bir adapazarı şivesi)ama merdana şimdiye gadar hiç birini beğenmiyee,olmaz öyle tanımak lazım gonuşmak lazım,gızım eyice tanımadan nasıl gabul etsin sen söyle allahan seversen(anneme söylüyor)
benim gızım has gızdır,güzel kızdır, nazlıdır, çocuk gibir öyle kimseciklere güvenip emanet edemem ben gızımı. ortalık bozuk ya bişey ederlerse(tecavüz)
dürdane teyze bunları söylerken merdanenin surak bir karış asık, elinde nenemden kalma şişlerle süveter örüyordu:)))
asi; dürdanenin sesinden tv ye odaklanıp çekirdeklerini çıtlatamamanın hırsını çeke dursun dürdanede bir türlü kalkmak bilmiyordu(bu konuda oldukça anlayışlıdır)
saatler birbirini kovaladı ve en nihayetinde eh bizde galkalım gülüm rahatsızlık verdik gibilerinden sözler söyleyerek yavaş yavaş toparlanmaya başladılar.ve hemen sonrasındada iyi akşamlar gülüm bizede bekleriz gibi bilindik laflarla gittiler(ohhh be nihayet)
kabus gibi bir akşam yaşayan asi nihayet huzura erdi(mutlu son derin bir uyku)THE END

11 Mart 2009 Çarşamba

sevgili günlüğüm

sevdiğim, yiğidim gitti...
dönüşü olmayan bir yoldu gidişin...
biliyorum artık sesin yok...
sazınla beraber türküler söylemeyeceksin bağdaş kurup otuduğumuz gecekonduda...
yoksun biliyorum gelmeyeceksinde...
beklemiyorum seni...
kavgana sevdalısın, biliyorumda ondan beklemiyorum seni.
taşlı barikatlı yollarda yoksun artık
ilk sevdiğindim,ilk sevdiğim...
nasıl dayanacak yüreğim yokluğuna nasıl
ellerimi tuttuğunda titriyordum,hava buz gibi soğuk
ellerin sımsıcak...
gelmeyeceksin biliyorum...
panzerlerin gölgesinden kim koruyacak beni kim?
niye gittin demiyorum...
yiğitler gider...
bir bana sevdalıydın,birde kavgana...
ve sen gittin...
gelmeyeceksinde...
beklemiyorum seni....
yiğidim...

asiçiçek yazdı...

9 Mart 2009 Pazartesi

sevgili günlüğüm

memleketimin mahmur bakışlı kadınları
yürek acıları, sancılı
gözler ıslak
gözler kaygı dolu...
savaşa ağıtlar yaktılar yıllarca
yitirilen candı
yitirilen yiğit
yitirilen oğul
yitirilen kız
barışa zılgıt çekildi
barışa türküler yakıldı
barışı özledi kadın
barış gelmeliydi artık
kurşun sesleri yerine
güvercinler uçmalıydı gökyüzünde
adı kadın
patlayan bombalara aşina gözler
ölümler tanıdık,yas aynı...
asiçiçek yazdı...

7 Mart 2009 Cumartesi

sevgili günlüğüm


kadın!erkeği doğuran kutsal varlık

kadın! erkeğin egemenliğinde yaşama tutunan varlık

kadın!alın yazgısı

kadın!ezik

dizelerimi kadınlar gününe adadım,

yaşasın kadın özgürlüğü,kadınlar günümüz kutlu olsun...

5 Mart 2009 Perşembe

sevgili günlüğüm

merhaba okuyucular;halsizim çok fena, bahar mı vurdu nedir???hem bedenim çok yorgun hem ruhum, hemde yüreğim...yorgunluktan gözlerimi açamıyorum,iştahım yok yemek bile yemedim bir kase çorbayla idare ediyorum,başımı koysam masaya biraz kestirsem diyorum,ya uyur kalırsam, rüyalara dalarsam,rüyamda beyaz atlı prensimi görüpte ayılırsam(ne kafiye ama)
yok yok en iyisi bizim köydeki gelincik tarlalarında uyumak,o uykunun tadı bambaşka,kuşların cıvıltıları arasında öyle tatlı olur ki uyumak...
rüzgar ılık ılık eser,ağaçların yaprakları huşu içinde dans eder,dere öyle nazlıdır ki akarken,bakmaya kıyamaz insan.
köyüme bahar gelir,newroz çiçekleri bütün dağları sarıp sarmalar....
öyle güzeldir ki bahar zamanı yayla; öyle şen, öyle mutlu...
koyunlar sağılır,yayık yayılır,teşi eğirilir, kadınlar canla başla çalışır...yaylaya gidesim var,uzun zaman oldu gitmeyeli çok uzun zaman....sırtımı ararata dayayıp demli bir çay içesim var,odun ateşinde demlenen çayın tadını özleyen var mı benim gibi...
at arabasına binip köye inesim var....rüyalara dalıyorum gözlerimi köyümde açmak üzere....

3 Mart 2009 Salı

sevgili günlüğüm

saçlarım artık belimde, 3 yıldır büyük bir azimle,umutla sevgiyle hertürlü vitamin ve mineral ile beslediğim sırma saçlarım artık tam istediğim kıvamda.kendimi bildim bileli saçlarımı hep belime kadar uzatmış sonrasındada sıkılıp kısacık kestirmişimdir.kısa olduğunda uzatmak için çabalarım uzadığındada kestirmek için(bu ne yaman çelişki)...itiraf ediyorum bu konuda çok bencil ve nankörüm kendime karşı...vücut kilolarımlada çok çeliştim bir zamanlar ve halada çelişiyorum ne tuhaf:)))
zayıf olduğum yıllarda şişmanlamak, ete buda dolmak için çok çabalardım. ama yinede bir gram alamazdım.45 kilo olmanın nasıl berbat bişey olduğunu en iyi ben bilirim.aldığım kıyafetleri hep bir beden daraltıp en son şekliyle giymenin ezikliğini yaşadım yıllarca.bu yüzden çubuk krakeri çok sevdim oda benimle aynı kaderi paylaşıyordu nitekim.
sonra ansızın, birden bire, süratle sıfır beden giydiğim kıyafetlerin vücuduma dar geldiğini farkettim,evet evet kötü kaderim bana bıyık altından gülmüş ve vücudum hızla şekillenmeye başlamıştı.günler günleri,aylar ayları kovalamış, kediler mart ayını atlatmış,fareler deliklerinden tarlara çıkmış,koyunlar kuzulamış,atlar kişnemiş,insanlar üremiş ve çok kısa bir zaman dilimi içinde asi kız 45 kilodan 52 kiloya çıkmıştı.artık istediği her kıyafeti giymenin çoşkusuyla neşeli ve mutluydu.yakın çevresinin tabiriyle çalı çırpı olmaktan kurtulmuş bıngıl bıngıl etlere kavuşmuştu.fakat bu mutluluğu pekde uzun sürmedi kiloları durduğu yerde, istediği gibi durmamıştı, aldıkça almaya başladı 36 beden idealdi ama 38 beden olmayı hiç hayal etmemişti.
sonra bu duruma bir nokta koyma vaktinin geldiğini düşünen asi, bu seferde zayıflamak için uzun uğraşlar vermeye başladı.diyetler yaptı, aç kaldı,ip atladı,yürüyüş yaptı,yerlerde süründü ama bir gram bile veremedi, olmadı.çubuk kraker olduğu günleri özlemeye başladı, üzüldü içine kapandı ya daha fazla şişmanlarsam diye korkuyla düşüncelere daldı....sonra birden içindeki bencilliği farketti asi, kendisiyle barışmanın ne anlama geldiğini kavramaya başladı, küsmedi vücuduna, 38 beden olmanın hiçbir sakıncası olmadığını geçte olsa anladı.
şimdimi;yine 38 bedendeyim 40 da olsam farketmez ben buyum.evet saçlarım uzadı ama kestirsemde mutlu olurum kökü bende nasılsa.yaşamanın güzelliğini farkettim önümüz bahar...yazada kışada hazırlıklıyım hayat devam ediyor.....

yusuf hayaloğlu anısına:(((


HANGİ AYRILIK?

Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?

Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?


Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?

Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?

Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?

Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?
Bu Nasıl Ayrılık?...
az önce okuduğum haberle yıkıldım çok üzgünüm şiirler öksüz kaldı.
mangal yürekli yusuf'ta nokta koydu hayata......
şiirlerinle,duruşunla,ezgilerinle umudumuza umut kattın.
ELVEDA...

2 Mart 2009 Pazartesi

sevgili günlüğüm

hey heyyy heyyyy heyy aman arpa buğday danesiii ohh ohhh yandan yandan:))her sabah bu türküyle uyanmak ne güzel beee! uykunun en dayanılmaz, en tatlı anında çalan horoz sesli alarmın verdiği o büyük işkenceyi bu türkünün bastırması,ve güne daha zinde başlamama sebep bu türküyü huzurlarınızda ödüllendiriyorum ve şiddetle tavsiye ediyorum deneyin beğenmezseniz paranız iade edilecektir tarafımdan:)))
dün akşam ablama gittim kıvırcık saçlı küçük prensesimi çok özlemiştim gerçi hafta sonu bizdeydi ama yinede çok özlüyorum görmeyince.
onun sevgisi bambaşka,her gittiğimde teyze anlat anlat diye kucağımda zıplar durur.ne anlatim kıvırcık merinosum dediğimde pasaklı kızı anlat:)))eeee çocukla çocuk olursan olacağı budur işte.
bizim kıvırcık merinos daha 2 yaşında, maşallah bir dil var papuç gibi büyümüşte küçülmüş sanki.1 den 20 ye kadar bütün sayıları ezbere sayar,renklere bakıp isimlerini söyler(maşallah diyelim) bütün oyuncaklarını yanıma taşır teyze oynat hadi oynatsana, allam yawwww senin teyzen büyük canımın içi olmazki ama ayıp bebeklerle nasıl oynasın???
makyaj yaparken yanıma gelir teyze sürsene banada sürsene hadi sür yaaa dudağına ruj sürdüm ablam bastı fırçayı niye sürüyon elbiselerini batırıcak:))gazetede bıyıklı adam resmi görmüş banada bıyık yapsana diyo keçeli kalemlerinide dizmiş yanıma, tamam teyzesi ayıp ediyon:)) böyle muzurlukları bende çok seviyorum aldım kalemi elime bir tablo gibi nakış nakış kedi bıyığı yaptım(erkek bıyığı yapmadım psikolojisini olumsuz etkilememek için)sonra resim kitabından bütün kedi resimlerini kıvırcığa gösterdim, bir aynaya bakıyo bir kedi resimlerine gülüyo afacan.
bütün aile bireyleri kıvırcık merinosun bana çektiği konusunda hemfikir.bende küçükken çok yaramazlık yaparmışım... her çocuk yaramaz değilmidir zaten:)))evet bazı konularda birbirimize benzediğimiz doğru, oda çok inatçıdır benim gibi,ele avuca sığmayışı hep ben:))geçen gün akvaryumdaki japon balığını eliyle tutup çıkarmış bide ağzının içine sokuyormuş velet,bende küçükken kelebekleri yakalayıp suyun içinde boğardım,sonra civcivlerimizi severken farkında olmadan dişlerimle başlarını ısırmışım sevme şeklimde bir acayip:)))yazım bitti hadi evli evine köylü köyüne THE END.

İzleyiciler